20 Mayıs 2018 Pazar

Şebinkarahisar Meyemana Manastırı

Şebinkarahisar Meryemana Manastırı

Şebinkarahisar, Giresun’a bağlı ( daha önce Sivas’a) ilçerin en büyüğünü teşkil etmektedir. Doğu Karadeniz dağlarının orta bölümünde, Kelkit Çayı vadisinde ve engebeli bir arazi üzerinde yer alır. Kelkit Çayı’nın oluşturduğu verimli arazilere sahip bu vadi yerleşimi dağ dizileri ve yüksekliklerle sınırlandırılmıştır. Kuzeyde yüksek ve sarp yapıya sahip Canik Dağları ve Giresun Dağları, güneydoğuda Sarıçiçek Dağları, güneyde Kelkit Çayı Vadisi’nin güney yamaçları ve güneybatıda da Eyme Dağı ile kuşatılmıştır[1].

İlçe ve çevre arazisi, ortalama yüksekliği 1 500- 2 000 m.’ye ulaşan dağ platolarıyla kaplıdır ve yörenin en büyük akarsuyu araziyi doğudan batıya doğru boydan boya geçen Kelkit Irmağı’dır. Asarcık Yaylası’ndan çıkan Tamzara Irmağı, Sarıçiçek Yaylası’ndan gelen Darabul Deresi, Karagöl Dağları’ndan çıkan Çat Suyu, Alucra Deresi birleşerek Kelkit Irmğı’nı meydana getirirler.

Kurtuluş Savaş'ının kazanılmasından sonra, 1923 yılında livaların il yapılmasına karar verilmiş, bu karar neticesinde o günlerde liva olan Şebinkarahisar da il yapılmıştır. Aynı yıl içinde 10.alay Şebinkarahisar'a intikal ettirilmiştir.10. Alayın intikali ile birlikte  şehrin ekonomik ve sosyal yaşantısında büyük bir canlılık meydana gelmiştir. 10 yıl süre ile il durumunu muhafaza eden Şebinkarahisar 2197 Sayılı Kanunla 1933 yılında ilçe statüsüne getirilmiştir[2].

1074 yılından sonra Şebinkarahisar ve çevresi Mengücek Gazi ve Danişment Gazi tarafından fethedilmiştir.

Şebinkarahisar’ın tarihi 

Şebinkarahisar'ın dip tarihine ilişkin yeterli bilgiler henüz istenen nitelikte değildir. Kimi tarihçilere göre Hititler zamanında varlık göstermeye başladığı ve "Azzi Hayaşa Ülkesi" olarak adlandırıldığı ve burada Kaşgarların yaşadığı söylenir.Bir ara Kimmerler ve İskitlerin saldırısına uğrayan bölge, bilinen devir içinde Pontusluların hakimiyeti altında kalmıştır (MÖ.298-263).

          M.Ö. 65 yıllarında Romalılar'ın  egemenliğine giren Şebinkarahisar M.S.  391'de Orta Asya'dan Peçenek ve Koman  Türkleri tarafından istila edilmiş ve 60 yıl kadar bu Türklerin himayesinde kalmıştır. Zamanla bu Türkler  Hıristiyan Misyonerleri tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardır. Kayadibi  Meryemana Kilisesi diye adlandırılan kilise Hıristiyanlaştırılan bu Türkler tarafından inşa edilmiştir. Bu tarihten itibaren şehir Romalılar ve Türkler arasında devamlı el değiştirmiştir. 

1071 Malazgirt Savaşından sonra Şebinkarahisar bir daha çıkmamak üzere Türklerin eline geçmiştir.
       
Şehrin imar edilmesi Bizans İmparatoru Hustinaiaus zamanında olmuş, kale onarılarak sağlamlaştırılmıştır.
       
Karahisar, 778 yılında kısa bir süre Emevi ordularınca Yezit bin Usayd al-Sulâm tarafından ele geçirilmiştir.Aynı şekilde Abbasiler tarafından 939-940 yılları arasında çevre köyler ele geçirilmiştir. 

Türklerin Anadolu'ya girişi ile (1071 Malazgirt Savaşı) Mengücek Gazi ve Danişmend Gazi tarafından birlikte fetih edildiği ileri sürülmektedir. 

Nitekim 1228 yılında şehir Anadolu Selçuklu Devletine bağlanmıştır. Bu devletin zayıflayıp yıkılmasından sonra, sırasıyla İlhanlılar, Eratnalılar ve Kadı Burhaneddin ile Akkoyunlu beyliklerinin idaresine girdi. Akkoyunlu 

Devletinin 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet'e Otlukbeli Savaşı ile yenilmesinden sonra, Şebinkarahisar Osmanlı Devlet idaresine girdi. Şehzadeler Şehri olarak anılan Karahisar, Karahisar-ı Şarkî adıyla anılmış ve yönetim açısından sancak durumuna getirilerek yönetilmiştir.
        
Şebinkarahisar'da çeşitli dinlere mensup vatandaşlar yüzyıllarca beraber, kardeşçe yaşamışlardır. Ancak,  bilhassa  dış güçlerin etkisi ile etnik guruplar zaman zaman baş kaldırmışlar ve müessif hadiseler meydana gelmiştir. 1915 yılında ayaklanan Ermeniler kaleyi ele geçirmişler ve 20 gün boyunca devam eden çatışmalardan sonra ayaklanma bastırılmıştır. Ayaklanma süresince 403 Türk ölmüş, 176'sı da yaralanmıştır.
       
Kurtuluş Savaşı'nda Şebinkarahisar'lılar'ın  üstün gayret ve fedakarlıkları her türlü takdirin üstündedir. 1919 yılında Erzurum'da toplanan kongreye Şebinkarahisar'ı temsilen  Dr. Cemil ŞENCAN delege olarak katılmıştır. 1920 yılında ilçede Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Şurası kurulmuştur. Cemiyet bu dönemde dış tahriklerle, şımarık Ermeni ve Rum çetelerinin mezalimlerinin büyümesine engel olmuştur[3]

Meryemana Manastırı

İlçe merkezinin  yaklaşık 11 km. doğusunda yer alan Kayadibi Köyü’nün güney doğusundaki oldukça yüksek  ve sarp kayalık arasında mağara içine inşa edilmiştir.

Manastıra çok uzun patika bir yoldan ulaşılmaktaydı, Giresun valisi Dursun Ali Şahin’in başlattığı restorasyon sonucu bugün düzgün ve yer yer merdivenlerle donatılmış bir yola sahiptir.


Bazı kaynaklarca ilk kuruluş yılları 481-490 olarak ifade edilmektedir. 

Osmanlılar Döneminde parlak bir dönem yaşayan manastırın bugünkü kalıntıları 19.yy’dan kalmadır. 

Kaynaklar Orta Çağlarda inşa edilen manastırın yanarak büyük  bir tahribata uğradığını ve 19.yy’da tamamen yenilendiğini belirtmektedirler[4].





Dönemin Giresun valisi Dursun Ali Şahin, kendisini ziyaret eden Şebinkarahisar Vakfı Başkanı Avni İşcan ve  Şebinkarahisar Yardımlaşma Derneği başkan ve üyelerine Meryemana Manastırı restorasyon projesini anlattığı gün




        Kaynak: Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.27



     Manastır'ın çeşmesi. Manastır yolunda Manastır'a yakın mesafede

      Manastır'a çıkan patika yol, bugün restorasyon sonucu  ara ara merdivenlerin yer aldığı, seyir teraslarının bulunduğu, dinlenme tesislerinin yer altığı  düzgün bir yürüme yolu şeklinde. 





  Seyir terasları ve dinlenme tesisinin bulunduğu yol































Katnak:  Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, 
Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.2

     
      Manastır’ın ilk birimi; bir kısmı doğal kayalıktan yararlanılarak ve moloz taş malzemeyle inşa edilmiş yuvarlak planlı su sarnıcıdır. Sarnıç, Manastır birimlerine göre kuzeyde yer almaktadır. Sarnıçtan sonra yol hafif güneye doğru yönelir, burada arkası akar su sarnıcı olarak düşünülmüş ve önü sivri kemerli nişe sahip çeşme olarak değerlendirilmiş, üzeri tonozlarla örtülü ve düzgün kesme taştan inşa edilmiş bir yapı mevcuttur.

      Çeşmeden sonra yol doğuya doğru yönelerek doğal kayaya oyulmuş 26 basamaklı merdivenle Manastır’ın basık yuvarlak kemerli giriş bölümüne ulaşılmaktadır. Giriş bölümündeki birimler çöktüğü için mahiyetleri anlaşılamamıştır[5].

                                                                             





















     



Zeminin görülebilmesi için cam taban ve ziyaretçilerin dolaşabilmesi için yürüme yolları ve merdivenler yapılmıştır.




















     















































        Manastır’ın ikinci bölümünde, hemen bütün birimlerin kemer ve tonoz köşeliklerine, ince şeritler  halinde, kırmızı ve siyah renklerden oluşan freskolar işlenmiş, bu resimlerde adeta Hristiyanlıktaki üçlü teslis, baba-oğul-kutsal ruh inancını yansıtırcasına üç siyah nokta, kırmızı şerit üstüne düzenli aralıklarla dizilmiştir[6].













































































































   Behramşah Camii


      Bu cami Mengücek Hükümdarı Fahrettin Behramşah adına oğlu Muzafferüddin Mehmet tarafından XII. Yüzyılda bugünkü  Avutmuş Mahallesinde inşa ettirilmiştir.

      Cami kubbelidir. Depremler ve I.Dünya Savaşı yıllarında birkaç kez tahribata uğramış, yapılan onarımlarla epey değişime uğramıştır. Cephede düzgün kesme taş, yanlarda kalın derzli moloz taş kullanılmıştır.

     Onarımları sırasında yapılan ilavelerle bu güzel caminin minare karakteri bozulmuştur. Cami halen kullanılmaktadır.

      Not; 
     "anadolu kültür mirasında şebinkarahisar "
     adlı, Şebinkarahisar Belediyesi yayını, 2005 basımlı olan kitapta
      kitabı hazırlayanlar  olarak;
      Prof.Dr.Hamza Gündoğdu,
      Y.Doç.Dr. Ahmet Ali Bayhan 
      Arş.Gör. Sami Bayraktar
      Uzman Ali Murat Aktemur
      Uzman İshak Umut Kukaracı
      Uzman Adem Çelik
      kitap tasarımı: Füsun İşcan 
      baskı ve cilt  Doğan Ofset
      olarak görülmektedir. 
      daha bir çok eseri inceleyen ve fotoğraflayan kapsamlı bir çalışmadır.

    
      

      





[1]  Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.8
[2]  http://www.sebinkarahisar.bel.tr/default.aspx?pid=23350
[3]  Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.26
[4] http://www.sebinkarahisar.bel.tr/default.aspx?pid=23350
[5] Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.28
[6) Ahmat Ali Bayhan, Anadolu Kültür Mirasında Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Belediyesi Yayınları, Mayıs 2005, s.30



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder