8 Mayıs 2018 Salı

NİĞDE, Bor

                                                                                                                              Ekim 2016
Medeniyetler Beşiği Türkiye'nin Hazineleri:
NİĞDE, Bor
Maden ismi olarak bilinen Bor, sanılanın aksine Yunanca "poros" dan gelir. Fener rum mektebi meşhur Türkçe muallimi J.Karlos tarafindan yazılan Türkçe, Rumca lügatinde Rum kilisesine tabi şehirler ve köylerin isimleri vardır. Bor şehri de bunlar arsında yer alır. Yunanca Poros ve Fransizca Bore'dur. Bu kelime yol ve deniz limanını dahi ifade eder[1].
Bor'un; Hititçe ve Frigce’de bulunan Boris kelimesinden alıntı olduğu da ifade edilmektedir. Boris; surlarla çevrili, bölge beyinin konağı anlamına gelir. Bir başka anlamı ise yeşillik ve bolluktur[2].
Türkçede zıraate elverişli olmayan toprak anlamına gelmektedir. Bizans İmparatorluğunda Girit sahillerinde bu ismi taşıyan pek çok köy vardır. Kilisenin derecei taksimatinda Bor bir metropolitlik idi[3].

















Bor’un geçmişi, tarih öncesi devirlere kadar uzanmaktadır. Köşk Höyük’te yapılmakta olan arkeolo
jik kazıda yerleşimin M.Ö. 5000 yılına dayandığı anlaşılmıştır.
Bölge sırasıyla, Hitit’lerin, Frigya’lıların, Pers’lerin ve Roma’lıların eline geçmiştir. Daha sonra uzunca bir süre Bizans yönetiminde kalmasına müteakip, Selçuklular’ın önemli idari ve askeri şehirlerinden biri olmuştur. Selçuklulardan sonra bölge 11. yy.da Ertane ve Karamanoğulları arasında paylaşılmıştır[4].
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah emrindeki Türk ordusu, bütün Anadolu gibi bu bölgeyi de Bizanslılardan alarak fethetti (1076).
Sultan İkinci Kılıçarslan burasını yerleşme merkezi haline getirerek oğlu Melik Arslan Şaha verdi. Bundan sonra gelişmeye başlayan Niğde 13. asrın ilk yarısında Anadolu'nun büyük şehirlerinden biri haline geldi. Sultan İzzeddin Keykâvus ve kardeşi Sultan Alâaddin Keykubat devrinde bu sultanların emriyle Niğde valisi olan Zeyneddin Beşâre, şehri fevkalâde bir şekilde imâr etti. Bu tarihlerde Niğde Selçuklu Devletinin önemli bir askerî merkezi (üssü, serleşkeri) idi. Zaman zaman Selçuklu Sultanları Niğde'ye gelip bir müddet otururlardı. 
1308 senesinde, Selçuklu Devleti yıkılarak ülke, pek çok beyliklere bölündü. İlhanlılar, Anadolu genel valileriyle bu bölgelerde hakimiyetlerini devam ettirmek istediler. İlhanlıların genel valisiyken Orta Anadolu'da istiklalini ilan eden Eretnaoğulları, Niğde ve çevresine de hakim oldular. Eretnaoğullarının Niğde valisi olan Sungurbey, Niğde'yi ve Bor 'u geniş ölçüde imar etmiştir. 

























PAŞA CAMİ VE BEDESTEN : Sokullu Mehmet Paşa 

M.1573 yılında yaptırılan İki Cadde arasında yer alan cami bedesten üzerine inşa edilmiştir. Enlemesine yöneliş gösteren dikdörtgen planlıdır. Kırma çatı üzeri kurşun kaplıdır. Taş, tuğla malzeme ile almaşık teknikle inşa edilmiştir. Saçak altı testere dişi kornişlidir. Kuzeyden çift taraflı taş merdivenlerle kapalı olan son cemaat yerine girilir. Üzeri tek pahlı kurşunla kaplıdır. Sonradan eklenen son cemaat yeri ahşap olup, yuvarlak kemerli açıklıkları cam 
kaplıdır. Merdivenlerin altında 3 adet dükkân vardır. 

Doğu cephe; zemin katın ortasında bedestenin sivri kemerli giriş eyvanı yer alır. İçinde basık kemerli, çift demir kanatlı giriş kapısı vardır. Kapı üzerinde kitabe mevcuttur. Eyvanın sağında yuvarlak kemerli dükkânlar vardır. Eyvan üzerinde kalem işi bitkisel bezemeler vardır. Güneydoğu köşede ise tuğla örgülü minare vardır. Güney cephe; zeminde küçük havalandırma delikleri, üst katta caminin sivri kemer alınlıklı dikdörtgen pencereleri, üstte ise küçük sivri kemerli iki pencere ile sonlanır. Batı cephede; zeminde bedestenin iki girişi vardır. Sonradan eklenen sivri kemer doldurulmuştur. Üst seviyede iki pencere ile sonlanmaktadır[5]

AHMET KUDDUSİ TÜRBESİ: Ahmet Kuddusi Hz:nin makamı ve mezarı Niğde Bor ilçesindedir. Niğde'nin yetiştirdiği önemli bir divan şairidir. Şairliğinin yanında bilgeliği ile de kendisine değer verilen önemli bir zattır. 
Vefat ettiği gün demirci körüklerinde demirin ısınıp tav almadığı söylenir. Ve yine vasiyetine göre; "Öldüğüm zaman, defin sırasında, cemaatimi fazla bekletmeyin" deyişiyle de dikkatleri çekmektedir. 15 Temmuz 1769 tarihinde doğan Ahmet Kuddusi, hakkında en çok ilmi' çalışma yapılan divan şairlerinden biridir. İlk tahsilini Nakşi Şeyhi olan babasından almıştır. Sonradan Kuddusi Hz. Kadiri Tarikatı’nın merkezinde önder bir veli olarak görülür. 1265 senesi Cemaziyel ahir ayında vefat etmiştir.





















[1]   http://www.bor.bel.tr/bor/tarihce
[2]   http://www.bor.gov.tr/tarihce
[3]   http://www.bor.bel.tr/bor/tarihce

NİĞDE Gümüşler, Gümüşler Manastırı


                                                                                                                                                    Ekim 2016
Medeniyetlerin Beşiği Türkiye'nin Hazineleri;
NİĞDE Gümüşler, Gümüşler Manastırı

Kapadokya’da kayaya oyulmuş pek çok manastır bulunmaktadır. Bazı bilim adamları bunları yemekhaneli/ trapezalı ve açık avlulu olmak üzere iki grupta ele almaktadır. Gümüşler Manastırı bu ikinci grup içinde yer almaktadır.


Bizans sanatının en güzel ve korunmuş eserlerinde birisidir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen ören yeri oldukça geniş bir kaya kütlesi içine kazınmıştır. Kaya kütlesinin doğu ve  güneye bakan yüzünün uzunluğu 1,5 km kadardır. Komple kaya olan ön cephe yerleşim merkezi olarak kullanılmıştır.


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                










































Manastır 8-12. yüzyıllar arasında kayadan oyularak yapılmıştır. Bir orta avlu ve bu avluya bağlanan kilise, yer altı mekanları vb., müştemilattan oluşur.
Avlunun dik duvarlarının yüksekliği 14 m. kadardır. Kuzeydeki büyük oda ve orta avlu tabanı mezarlık olarak kullanılmış, Güney tarafta ise iki katlı yeraltı şehri bulunmaktadır.
Avlunun batı duvarının iç kısmı iki kat şeklinde oyulmuştur. Alt katta natrex bölümünden sonra kilise kısmına ulaşılır. Kapalı Yunan haçı planlı kilisenin içinde ana kayadan oluturulmuş dört sütunun üzeri sıvanmış ve rozet motifleriyle bezenmiştir. Kuzey haç kolunda iki mezar nişi içerisinde  üç adet mezar bulunmaktadır. Naosun batısında  da beşik tonoz örtülü giriş mekanı bulunmaktadır.
Duvar resimleri 1960’lı yıllarda İngiliz Arkeolog-Restoratör Mivhael Gough tarafından onarılmıştır.
Kilisenin duvar resimlerinde en az üç farklı ustanın çalıştığı düşünülmektedir. Ana apsisteki üç şerit halindeki resimlerin  en üstünde Deesis ( Yakarış- Ortada tahtta oturan İsa yanında ise günahkarlar için  af dileyen Meryem ve havarilerden oluşan sahne) sahnesi ile İncil yazarlarının sembolleri, alttaki şeritte ise Kayserili Büyük Basileios, Nyssa’lı (Nevşehir) Gregorios, Naziyanz’lı ( Bekarlar-Aksaray) Gregorios gibi kilise babalarının resimleri yer almaktadır.
Kuzey haç kolundaki Meryem’e Müjde, İsa’nın doğumu ve Takdimi sahneleri  ile Vaftizci Yahya ve Aziz Staphanos figürlerinin ikinci bir sanatçının elinden çıkmış olacağı düşünülmektedir.


İç  nartexten naosa giriş kapısının güneyindeki Meryem ve çocuk İsa ile iki yanlarındaki baş melekler Gabriel ve Mikael figürlerinin ise  üçüncü bir sanatçıya ait olduğu düşünülmektedir.

Nartexin üzerindeki bir odanın duvarlarında Kapodokya’da  örneği görülmeyen av sahneleri ile çeşitli hayvanlardan oluşan bir kompozisyon dikkati çekmektedir.Kilisedeki resimler ikonografik ve üslup özelliklerine göre 11./ 12. Yy.lara tarihlendirilmektedir. ( Bilgiler Bilgi Panosundan aktarılmıştır)