18 Mayıs 2018 Cuma

Niğde/ Nahitiya/ Nahitya - Hüdavent Hatun Türbesi, Sungur Bey Camii, Niğde Cullaz sokak evleri Göncü Konağı


NİĞDE/ Nahitiya / Nahitya                                                   Ekim 2016                        

Niğde’nin antik adı “NAHİTİYA”dır.

Niğde  yakınlarındaki Eski  Aktaş  köyü  Andaval Kilisesinde bulunan  ve M.Ö.  8. Yüzyıl’a  tarihlenen kitabe  Hitit hiyeroglifiyle  yazılmıştır.  Bu kitabede  Niğde’den “NAHİTİYA” diye söz edilmektedir[1].

Niğde  ilinin  15  km.  Güneyinde  konumlanan  Bahçeli  Kasabası’nda,  1981  yılında yapılan  kazılardan  anlaşıldığına  göre;  yörenin  tarihi,  M.Ö.  7250–5500  yıllarını  kapsayan Neolitik ve Kalkolitik çağlara kadar uzanır.

Kaletepe Obsidyen atölyesi, Bahçeli- Köşk Höyük, Çiftlik- Tepecik Höyük, Pınarbaşı Höyük ve Çamardı- Kestel’de ortaya çıkarılan Kalay Maden Ocağı ile Madenci Köyü Göltepe’de yapılan kazılar, Niğde’de yerleşik yaşamın günümüzden 10 bin yıl öncesinde başladığını ve bu yaşamın kesintisiz olarak sürdüğünü göstermektedir.

Geç Hitit Dönemi (M.Ö. 1200-700)’nde bu  bölgede  Asur  Kralı’na  bağlı  ama  tamamen  bağımsız  gibi  görünen  TYANA  Krallığı  kurulmuştur.  Krallığın  sınırları  Ereğli,  Niğde,  Bor  ve  Ulukışla'yı  içine  almıştır. Krallığın bilinen  tek kralı Warpalava'dır. Bu  krallıktan bugüne  kadar  gelen eserler
şunlardır.  İvriz (Ereğli)  anıtı, bir  kaya üzerinde  bir Hitit  Tanrısı  ile Kral  Warpalava'nın bir
kabartması ve Hititçe yazıt bulunmaktadır[2]

Asur ve Hitit yazılı belgeleri ile Porsuk Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında bölgenin M.Ö. 1800’den itibaren başlayarak 1000 yıl süreyle Hititlerin hâkimiyetinde kaldığı anlaşılmaktadır. Asur ve Hitit yazılı belgeleri ile Porsuk Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında bölgenin M.Ö. 1800’den itibaren başlayarak 1000  yıl süreyle Hititlerin hâkimiyetinde kaldığı  anlaşılmaktadır. M.Ö. 710’ da Asurluların Hitit egemenliğine son vermesiyle bölge Asurlulara daha sonra da Frig’lere geçmiştir. M.Ö. 17 yılında Romalıların bölgeye gelişine kadar, Medler, Persler, İskender’in Helenistik Kapadokya Krallığı ve Bergama Krallığı bölgede yaşamıştır. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Niğde, Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kalmıştır. Türklerin (1071) Anadolu’ya gelişi ile başlayan Selçuklu Devleti egemenliği 1308 yılına dek sürmüştür. 1470 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun kesin hâkimiyetine giren  bölge Cumhuriyet dönemine kadar gelmiştir[3].

Bir İç Anadolu Bölgesi kenti olan Niğde, Paleolitik Çağdan günümüze değin kesintisiz bir yerleşime tanık olmuştur. Bu binlerce yıllık kültür birikiminin oluşumunda onlarca topluluğun ve uygarlığın katkısı vardır. Bu kültür ve medeniyetlerin oluşturduğu çok zengin ve ünik eserleri Niğde Müzesi’nde görmek mümkün.


Niğde ili; Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Konya illerine komşu olan Niğde, güneyde Bolkar dağları ile İçel  ilinden, güneydoğu ve doğudan Aladağlar’ınoluşturduğu doğal sınırlar ile de Adana ilinden ayrılır. Çamardı ve Ulukışla ilçeleri ise Akdeniz bölgesinde kalmaktadır.

Termal kaynakları, ören yerleri, doğal güzellikleri, dağ ve kış turizm olanakları ve zengin tarihi doku, bu güzel kenti turizm merkezi yapabilecek önemli unsurlardır.



























                                                          Niğde Kalesi'nden görseller
Niğde Kalesi

Niğde Kalesi, bir höyük olan Alaaddin Tepesi’nin kuzey kısmı üzerine inşa edilmiştir.

İnşa kitabesi olmadığı için yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. IX yy.da Bizans döneminde inşa edildiği düşünülmektedir.

Esas şeklini, Anadolu Selçuklu Sultanları II.Kılıçarslan (1155-1192  ve II.Rüknettin Süleyman Şah(1196-1204) ve I.Alâeddin  Keykubat ( 1220-1237)   dönemlerinde almıştır.

Yapı, iç kale ile onu çevreleyen ve konut alanlarını kuşatan kalın bir surla dış kaleden oluşmaktadır.
İç kale ve surlar, şehrin doğu tarafında yer alan ve fazla yüksek olmayan, kuzey- güney doğrultusunda uzanan tepenin üzerine inşa edilmiştir.

Bu tepeye  daha sonra, bu alanda bulunan Alâeddin Camii’den (1223) dolayı Alâeddin Tepesi adı verilmiştir. Tepede  Hatıroğlu Çeşmesi(1267-68) ve Rahmaniye Camii (1747) ile ,Alâeddin Camii bulunmaktadır. Kalenin eteklerine sonradan ev ve dükkanlar yapılmıştır.

Cumhuriyet Dönemi’nde hapishane olarak kullanılan kale, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore  edilmiş, 5.04.2007 restorasyon tamamlanmıştır. 


Niğde Saat Kulesi

Niğde’de iç kalenin güneybatısı köşesindeki burcun yarısı yıkılıp içi doldurularak üstüne Saat Kulesi (1901-2) yapılmıştır. Dıştan minare görünümünde olan saat kulesi, dört bölümden oluşur. Kaide ve gövde ongen planlıdır.
 
Saat kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV.yy’da başlamasına rağmen Osmanlı topraklarında XVIII.yy’da görülmeye başlar. Anadolu’da ilk örnekleri XIX.yy başlarında  görülür. Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında (1901-2) valilere gönderilen fermanla  Anadolu’da il, ilçelerde saat yapma geleneği hız kazanır.

Zamanın mimari özelliğini yansıtan saat kulelerinden yalnızca 50 tanesi günümüze ulaşmıştır. 

Ak Medrese

Taç Kapısı üzerinde bulunan inşa kitabesinde Hicri: 812/  Miladi: 1409-10  yılında yapıldığı belirtilmiştir. Yaptıran Karamanoğlu hükümdarı Alâeddin Ali Bey’in oğlu Ali Bey’dir.

Taç Kapısı tamamen beyaz mermerden yapıldığı için  “ Ak Medrese” olarak adlandırılmıştır. Bazı onarımlar gören Medrese orjinalliğini muhafaza etmektedir.



Yapı açık avlulu iki katlı medreseler grubunda yer alır. Alt iki kat eyvanlı şemaya sahiptir. Üst katta ise iki kat yüksekliğinde tutulan ana eyvan ile dört eyvanlı bir düzenleme görülür.  Medrese’nin plan şeması son derece simetrik olup düzenlenmesi açısından Türk Medrese Mimarisi örneklerindendir. Yapı kuzey-güney doğrultusundadır. Medresenin yapımında yöreye has sarımtırak taş kullanılmıştır. Yapıda sadece taş bezeme görülür. Süs yoğunluğu taç kapıdadır.  























Hüdavent Hatun Türbesi
Selçuklu hükümdarı IV.Rükneddin Kılıçaslan’ın kızı Hüdavent Hatun tarafından  1312 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı, konik kubbeli olup üzeri Selçuklu sanatının inceliğini yansıtan geometrik motiflerle kaplıdır.

























Türbesinin Taç kapının üzerindeki kitabede, “712H.-1312-13M. yılında
yapılmıştır.” Denilmektedir.
Taçkapı:
1- Vallahü veliyyü’r-rahmeti ve’l-mağfireti emere bi-’imareti hazihi’ttürbeti’l
mübareketi, el-cariyeti, er-raciyeti rahmetallahi ve avfehu.
2- Hüdavend Hatun bintü’s-Sultan eş-şehid Ruknu’d-dünya ve’d- din
Kayhusrevtağammedehullahü ve bi-gufranihi
3- fi şuhuri sene isney’aşere ve seb’a mi’e ve’l-hamdü li-veliyyihi ve’ssellatü’ala
nebiyyihi ve alihi. [Allah rahmet ve mağfiret sahibidir. Bu mübarek türbenin inşa
edilmesini, Allah’ın rahmet ve affını dileyen aciz kul, Keyhusrev’in Oğlu şehit Sultan Rükneddin’in -Allah ona mağfiret eylesin- kızı Hüdavent Hatun 712 H senesinin aylarında emretti. Allah’a hamd, O’nun peygamberine ve yakınlarına salât ve selâm olsun.] 
Ayet Kitabesi: “Bismillahirrahmanirrahim. Vallahüyed’ü ila dari’s-selam ve yeh- dimen yeşaü ila sıratın müstakim.” [Bağışlayan ve merhamet eden Allah’ın adıyla; Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir. (Yunus Suresi,25. ayet)] 

Mihrap:
1- Lailahe illallah Muhammedü’r-Resulullah
2- Erselehu bi’l-hüda ve dini’l-hakkı [Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed Allah’ın peygamberidir.
0’nu(Hz. Muhammed’i) hidayet (Kur’an) ve hak din ile gönderen O’dur. ]
Türbenin içinde taş zemin üzerine yan yana dizilmiş, yekpare mermerden yapılmış üç sanduka bulunmaktadır. 

Birinci sanduka Hüdavent Hatun’a aittir. Sandukanın baş ve ayak ucunda sülüs hatla yazılmış üç
satırlık kitabeler vardır. 
Başucunda;
1- Heza
2- Merkad el-melike
3- Huand Hatun (Bu mezar Melike Huand Hatun’undur.) yazılıdır.
Ayak ucunda da üç satırlık kitabe de ise;
1- Leylete
2- el-isneyn salise Receb
3- fi sene isna ve selasin ve seb’a mi’e [(O) 732 H. senesi Receb ayının üçüncü Pazartesi gecesi (vefat
eyledi).] denilmektedir.*14’m
ÖZKARACI, Doç. Dr. Mehmet, Niğde’de Türk Mimarisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara 2001, s.122-135


Alâeddin/ Alaaddin Camii

Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından M.1223 / H.620 yılında yaptırılmıştır. 

Kitabesine göre yapının mimarları, üstad Sıddık ve kardeşi Gazi’dir. Ayrıca inşa kitabesinde, Müstenireddin adı geçmektedir, bu şahsın caminin inşaatından sorumlu yapım yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir.

Yapı Aladdin Tepesi iç kalesinin güneyindedir.

Kuzey-güney doğrultusunda hafif eğimli arazi üzerinde inşa edilen camii, hafif çarpık planlı olup dıştan 23.50x 28.30 m. ölçülerindedir. Yapı; harim ve ile kuzeydoğu köşesine yerleştirilen tek şerefeli minareden müteşekkildir, inşasında sarımtırak ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Camii dışa kapalıdır Yapının masif görünüşü güney cephede iki, diğer cephelerde birer dikdörtgen  kesitli hafif mazgal pencere doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapı ve kuzeydoğuda yer alan minare ile giderilmeye çalışılmıştır. 

Doğuda Mukarnas kavsarlı anıtsal taç kapı oldukça zengin taş bezemeye sahiptir. Bitkisel ve  geometrik moifler dışında hayvan başı ve insan yüzleri olan alçak kabartma tekniğinde zengin bezeme göze çarpar. Harim, mihrap ve minberde de zengin bezeme unsurları bulunmaktadır.

İki kapılı Camii’in doğuya bakan kapısı üzerinde yaz aylarında 09.30 – 11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taş maharetli elleriyle işleyen ustanın “Taçlı Kadın Başı” nı ortaya çıkartmaktadır. 


Efsaneye göre usta, âşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak beyinin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için konuyu kapı süslemesindeki taşa  resmetmiştir. Yapı, harim ile kuzeydoğu köşesine yerleştirilen tek şerefeli minareden oluşmaktadır



Sungur Bey Camii

Sungur Bey Camii  İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır.

Camiinin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir.

Camiinin mimarı bilinmemektedir. Fakat mimber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca     Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed  isimli ustalar yapmıştır. 

                                                                                                                                                                                        
Niğde kalesinin güneybatı yönündedir.


Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve
fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli
vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak
kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve
minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami
şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır.
Cami, doğu-batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45x37.10 m ölçü-
lerindedir.

Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taçkapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit
taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. 

Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının  doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır.

Eyvan Gotik mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına
simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen
bitkisel, geometrik ve fi gürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen
çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette;
kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 fi gür vardır. Bunlar; kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder,
sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık fi gürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız.

Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı
duvarın alt tarafında dört, doğu duvarın alt tarafında bir, üst tarafında üç ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Camii de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan mimberin de görmekteyiz.






































































































NİĞDE EVLERİ:  Cullaz Sokak ve Kadıoğlu Sokak

Geleneksel Niğde evleri[4], Niğde ili merkez Kadıoğlu Sokak ve Cullaz sokakta bulunmaktadır. Aşağı Kayabaşı Mahallesi, Kadıoğlu Sokak’ta ve Songur Mahallesinde yer alan bu yapı topluluğu Niğde kentindeki geleneksel Türk evi özelliklerini ayrıntılı bir biçimde yansıtmaktadır.

Yapıların ana taşıyıcı elemanı olan duvarlar genelde ince yönü, kaba yönü ve moloz taştan inşa edilerek, duvar örgüsünde genellikle kum ve kireç karışımından oluşan harç kullanılmıştır. Genelinde duvarlarda ahşap hatıllara yer verilmiştir.

 
Duvarların masif ligi çeşitli sayıda pencerelerle giderilmeye çalışılmıştır. Örtü sisteminde genelde ahşap tavan  tekniği ile ya doğrudan duvarlara, sivri kemer yardımıyla taş veya mermer ve ahşap sütunlara istinat ettirilmiştir.


Sokaktaki yapılar genelde konut mimarisinde ele alınmıştır. Zemin+1 katlı olup sokak ortasında veya köşe başlarında yoğunlaşmışlardır. Girişleri genelde çift kanatlı ahşap kapı iledir. Ahşap kapıdan zemine giriş sağlanır. Ara bölmeden genelinde karşılıklı çift veya tek taş basamaklarla birinci katta yer alan ahşap balkona ulaşılır. Balkondan avluya ve avludan ise odalara ulaşılır. Zemin ve birinci kat birbirine orantılı pencerelerle aydınlatma sağlanmıştır. 


Genelde yapıya ait bahçe vardır ve bahçe giriş kapıları anıtsal özelliktedir. Yapılar düz damlı iken çoğunluğu kırma çatı ile örtülmüştür Birçoğu zamanında özgün özelliğine sahipken zamanla bakımsızlık nedeniyle harap vaziyettedir. Çoğunluğun da kitabe ve vakfiye olmamasına karşın, kitabesi olan yapılar eşliğinde, gerekse üslup bakımından 19.yy. Geç Osmanlı yapı topluluklarıdır.




 Niğde Üniversitesi Konuk Evi  Göncü Konağı ( Cullaz Sokak ) arka bahçesi



Göncü Konağı 
girişi 


Göncü Konağı bahçeye açılan mahzen/ kiler, yemek salonu olarak kullanılıyor









   Göncü Konağı bahçe girişi ( içeriden)

   Konakta bir oda


Rahmaniye Cami

Dikdörtgen planlı düz damlı camiler gurubuna girmektedir. Abdurrahman paşa tarafından 1747 yılında yaptırılmıştır.






















Orijinal özelliği büyük ölçüde korunan camii, dıştan 9.25 x 12.20 m. boyutlarındaki harim ile Kuzey tarafına yerleştirilen 3.70 x 10.55 m. ölçülerinde üç gözlü son cemaat yeri ve kuzeydoğu köşesinde tek şerefeli minareden oluşur. Duvar ve minarede sarımtırak renkte ince yonu trakit taşı, son cemaat yerinin sütun ve cümle kapısının kemer ve sövelerinde bazalt, mihrapta alçı, örtü sisteminde ahşap ve kiremit malzeme kullanılmıştır. Camii duvarlarında tek sıra basık kemerli büyük pencereler açılarak cephe masifleri giderilmiştir.

Yapı sadedir. Son cemaat yerinin sütunları, İon nizamının özelliklerini yansıtacak şekilde iki kıvrımlı başlıklara sahiptir. Cephe duvarları, pencerenin üst kısmından itibaren kornişle kuşatılmıştır. İç mekânda dikkati çeken süsleme ise mihrapta görülür. Mihrap mukarnas kav saralıdır. Taç kısmında üçgen alınlıklar olup kıvrım dal, lale ve çeşitli çiçeklerle bezenmiştir. Mihrap toplam yedi ince silmeyle üç yandan kuşatılmıştır. Yapının süslemelerinde dönemin özelliği olan barok süslemeler görülür[5]

Niğde Üniversitesi Kültür- Sanat Evi'nden görseller






[1]   (PDF) KÜLTÜREL MİRAS OLARAK ‘NAHİTİYA’ NİĞDE.           https://www.researchgate.net/publication/308613460_KULTUREL_MIRAS_OLARAK_%27NAHITIYA%27_NIGDE  Orhun Soydan, Akdeniz Üniversitesi, Department of Landscape Architecture ( Graduate)
[2]   (PDF) KÜLTÜREL MİRAS OLARAK ‘NAHİTİYA’ NİĞDE.
[5]   http://www.nigdekulturturizm.gov.tr/Eklenti/50850,rahmaniye-camipdf.pdf?0.