16 Nisan 2018 Pazartesi

NİĞDE Ulukışla


NİĞDE Ulukışla                                                                                                          21 Ekim 2016
Ulukışla yöresi coğrafi konumu ve stratejik önemi nedeniyle hemen her dönemde canlı ve hareketli bir yöre olmuştur. Yöre tarih boyunca değişik kültürden insan topluluklarını bünyesinde barındırmıştır.
Bölgenin kayda değer ilk tarihi olayı; Hitit İmparatorluğu'na dahil oluşudur. Hititlerden sonra bölge; sırasıyla  Asurlar,  Frigler,  Persler ve  İ.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender'in eline geçmiştir.
Daha sonra Selevkos (Asya) İmparatorları ile Kapadokya Kralları arasında çekişmelere sahne olmuştur. İ.Ö. 17 - İ.S. 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine girmişse de İmparatorluğun ikiye ayrılmasıyla, 1075 yılına kadar Bizans İmparatorluğu'nun hakimiyetinde kalmıştır.
Ulukışla'ya bağlı Porsuk köyü sınırları içinde bulunan Zeyve Höyüğünde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu ele geçen buluntular Hitit, Frig ve Roma dönemlerine aittir. Kent Roma döneminde Kraliçe Faustina’ya atfen Faustinepolis adıyla anılmıştır. Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un karısı Faustina'nın mezarı Ulukışla yakınındaki Başmakçı Köyündedir. Kent yakınındaki kale, Lülve adıyla anılmaktadır[1].
Bölge Melikşah'ın komutanlarından Emir Ahmed Danişmend Taylı ve oğlu Emir Gazi tarafından fethedilmiştir. 1156-92 tarihleri arasında hüküm süren II. İzzeddin Kılıçarslan Niğde ili topraklarını Konya Sultanlığı’na bağlamıştır. I.Gıyaseddin Keyhüsrev'in (1192-1211) oğlu, I. İzzeddin Keykavus döneminde (1211-19) Ulukışla'nın yönetim bakımından Niğde'ye bağlandığı bilinmektedir.
Niğde, 1327'de İlhanlılar’ın, 1357 tarihinden itibaren de Karamanoğullarının yönetimine girmiştir. Niğde’nin Osmanlı topraklarına katılması, Fatih'in 1466 yılında Konya'yı ele geçirmesi ve 1470 yılında İshak Paşa'nın Niğde'yi zapt etmesiyle gerçekleşmiştir.
Doğu'ya yapılan seferlerde Niğde ili bir konaklama yeri olmuştur. İran Seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman da 1549 yılında Ulukışla'dan geçmiştir.
Ulukışla, XVI. yüzyılda Niğde'nin Bor kazasında Secaeddin Nahiyesi XVIII. Yüzyılda Şücaeddin XIX. Yüzyılda ise Bozok Eyaletinde Şücaeddin ve Ulukışla adlarında kazaydı.
16. Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı sadrazamlarından Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılan Kervansarayın hizmete girişiyle "Ulukışlak" olarak adlandırılmış ve daha sonra halk arasında “Kışla” adıyla anılan “Öküz Mehmet Paşa Külliyesi” nedeniyle Ulukışla olarak adlandırılmıştır. İlçe daha sonraları Niğde'ye bağlanmış, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa zamanında Nevşehir’in yıldızının parlamasıyla önem kazanmıştır. Kurtuluş savaşı yıllarında Fransız işgalcilere karşı mücadele veren Kuvay-i Milliye’nin başlıca üstlerinden birisi olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla ilçe statüsü kazanmış ve Türkiye'nin en eski ilçeleri arasında yerini almıştır.  Bugün Ulukışla Niğde'ye bağlı bir ilçedir. 

Sadrazam Öküz Mehmet Paşa       Kervansarayı

Kentlerin oluşum ve gelişiminde etkin rol oynayan unsurlardan birisi de çeşitli amaçlara yönelik olarak inşa edilmiş olan konaklama ve barınma yapılarıdır  ve bu yapılar topluluğu “Külliye” olarak adlandırılır.  Özellikle 16.yy’da inşa edilmeye başlanılan menzil külliyeleridir.
Tren Ulukışlası, haç ve kervan yolları üzerinde bulunmakta,  “tarihi ipek yolu” da buradan geçmektedir. Coğrafi olarak Anadolu’nun batıya açılan kapısı niteliğinde olup ulaşım yönünden de stratejik noktadadır. Konya-Karapınar-Ereğli ve diğeri Sivas-Kayseri- Niğde üzerinden Toroslar silsilesini aşan kervan yollarının da geçtiği bir bölgedir.
Ulukışla; Haydarpaşa-Bağdat demiryolu ağı ile Adana- Ankara-Konya-Kayseri  ve Niğde vilayetlerinin kesiştiği yol kavşağı durumundadır. Bu nedenle de her dönem canlı ve hareketli bir yöre yapısındadır[2].  Bugünkü Ulukışla merkezi Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’nın inşa edilmesiyle oluşmuştur.


Ulukışla; Öküz Mehmet Paşa Hanı, Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi, Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, Ulu Kışlak, Ulu Han olarak da bilinmektedir. Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi  1616 yılında Sadrazam Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.  Yapı, 9541 m2 alan üzerine inşa edilmiştir.  Yapım sırasında yabancı uyruklu ustalara çalışmış, bu kişiler kendilerine ait işaretleri yaptıkları duvarlara işlemişlerdir, fakat inşa kitabesi kayıptır. Kuzey kapısı üzerindeki kitabe kayıptır. Hamam üzerindeki alemin som altından yapıldığı ve bununda kayıp olduğu bilinmektedir.

Öküz Mehmet Paşa 1615 yılında çıktığı İran seferi sırasında geldiği bu yörede askerlerin konaklayacağı bir yer olmadığı için zorluk çekmiş ve askerlerini Erzurum’daki kışlaklara dağıtmış, kendisi de baharı beklemek üzere Halep’e gitmiştir.
Bu nedenle Sadrazam Ö.Mehmet Paşa bu külliyeyi doğuya yapılacak seferlerde ordunun barınması ve dinlenmesini sağlamak, ihtiyaçlarını gidermek amacıyla inşa ettirmiştir. Yer seçiminde Ulukışla’nın önemli bir menzil yeri olmasının büyük rolü vardır.
Mehmet Paşa’nın aslen Ulukışlalı olduğu söylenmektedir. Bu nedenle Paşa’nın memleketinde bir eser bırakmak istediği de  söylenen rivayetler arasındadır[3].



XVII. yy başlarında önemli bir asayiş sorunu olan  Celali isyanlarının bastırılamamış olması, halkın güvenliğinin de sağlanamaması ulaşımı yavaşlatmıştır.
Yeni inşa edilen, göçlerle terk edilen mahallelerin canlandırılması devlet politikası olmuş, külliye inşa edilmesi de bu politikanın bir parçası olagelmiştir.

  Külliyelde; farklı konuma iki ahır, özel geceleme mekanları ( Tabhane ), arasta, hamam, cami ve hanın dışında kuzeyinde bir çeşme bulunmaktadır. 

      Kuzeyden güneye doğru eğimli bir arazi üzerinde yer alır. Külliyenin odak yapısı doğu ve batı yönünde uzanan dikdörtgenimsi arastadır. Arasta, içinde dolaşılan üstü kapalı sokaktır. 

     Arastanın kuzey cephesi hanın avlusuna bitişiktir. Avlunun doğu ve batı revakları bu arastanın bu cephesine dik konumdadır. Arastanın avluya bağlantısı kuzey cephesinin ortasındaki kapı ile sağlanmaktadır.Kareye benzeyen bu avlunun güney kenarında  arasta, doğu ve batısında revaklar, kuzeyinde ise hücre ve eyvanlardan oluşan özel geceleme  mekanları vardır. Arastanın güneyinden camiye geçiş için özel bir kapı konmuştur.


Kervansaray’ın hamam kısmında merkezi ısıtma sistemine benzeyen bir düzenek mevcuttur. Hamamda ısıtılan suyun, duvar ve taban kısımlarına toprak büzler yardımıyla gezdirilmesi ile külliyenin ısıtılması sağlanmıştır. Ayrıca kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Külliyede tadilat işlerinin ilk olarak 1753 yılında yapıldığından söz edilmektedir. ( bilgi ve kroki kervansarayın duvarında bulunan bilgilendirme tabelasından alınmıştır.)
















[2]   Kervansaray bilgi tabelası
[3]  Kervansaray bilgi tabelası