Konya BEYŞEHİR, Eşrefoğlu Camii 16 Ekim 2016 Pazar
Eşrefoğlu Beyliği'nin yadigarı olan Eşrefoğlu Camii, Beyşehir şehir merkezinde
geçmişten günümüze gelen en önemli tarihi değerlerimizdendir.
Beyşehir
Gölü’nün 100 metre kuzeyinde, Eşrefoğlu Mahallesi’nde yer alır. Cami, 1296-1299
yılında bir türbe, kervansaray ve hamam ile bir külliye şeklinde, Eşrefoğlu
Emir Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı, genel olarak Selçuklu
geleneğini devam ettirmektedir.
Anadolu'da ağaç çatı ve direkli,
düz tavanlı ulu camilerin en büyüğü ve en görkemlisidir. Üstün ağaç tekniği ve
çini işçiliği yönünden bir Türk ağaç cami müzesi gibidir.
Selçuklu
geleneğine bağlı olarak ulucami tarzında tasarlanan cami; Konya Sahip Ata (1258),
Afyon Ulucamii (1272), Sivrihisar Ulucamii ( XIII.yy ortası), vee Ankara Ahi
Şerafeddin Camii (XIII yy) gibi ahşap direkli ve düz damlı camiilerin en gelişmiş ve en büyük örneğidir.
Caminin
doğu duvarına bitişik içi kubbe, dışı konik
külah ile örtülü türbe Eşrefoğlu Süleyman Bey’e aittir. İçi tamamen
çinilerle süslü olan kümbetin 701 ( 1301-1302) tarihli kitabesinden, ölümünden
birkaç yıl önce Süleyman Bey tarafından
yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kuzey-güney doğrultusunda uzanan yapının harim kısmı, mihrap duvarına dik 7
sahın oluşturacak şekilde ahşap direklerle tanzim edilmiştir. Orta sahın yan
sahınlardan daha geniş tutulmuştur.
Biri
taçkapıda, diğeri harime açılan çinili kapının kemer alınlığında olmak üzere
iki kitabesi vardır. Bunlardan birincisinde 696 ( çini 1296-7), çini mozaikle yazılmış olanda ise 699
(1299-1300) tarihi okunmaktadır. Buradan binanın en az üç yılda tamamlandığı anlaşılmaktadır.
Taçkapıdan,
verev ön cephe duvarı ile kuzey duvarı arasında kalan firuze
ve mor renkli çinilerle kaplı ara mekana, buradan da Türk çini sanatında tek
örnek teşkil eden sırlı tuğla ve mozaik çini kaplı âbidevi ikinci taçkapı ile
harime girilir.
Son
derece etkileyici bir mekan olan harim, 48 adet ahşap direğin üzerindeki
konsollara oturan kirişlerin taşıdığı düz bir tavan ile örtülüdür. Son
derece etkileyici bir mekan olan harim, 48 adet ahşap direğin üzerindeki
konsollara oturan kirşlerin taşıdığı düz bir tavan ile örtülüdür. Direk
başlıkları, konsollar ve tavan kirişleri, bugün pek çoğu dökülmüş olan kalem işleriyle
süslüdür.
Direk
başlıkları, konsollar ve tavan kirişleri, bugün pek çoğu dökülmüş olan kalem işleriyle
süslüdür.
Anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini işçiliği yönünden bir ağaç cami-müzesi gibidir.
Mihrabının tümü çini mozaikle kaplı olup, 4.58 metre en, 6.17metre yüksekliği ile bir mihraba sahiptir. Konya çevresindeki bütün çinili mihraplardan daha büyüktür[1].
Mihrap önü kubbesi Türk mimari geleneğini yansıtır. Mihrap
önü kubbesinin üzeri ise siluette kendini kuvvetle gösteren piramidal bir
külahla örtülüdür. Tuğla konstrüksüyonlu üç sivri kemere oturan mihrapönü
kubbesi son derece alımlı renklerde
sırlı tuğlalarla ve çinilerle süslenmiş, göbeğinde girift kûfi ile Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali
isimleri yazılmıştır.
Minberi, tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süsleme ile oymalı, çatmalı ve tutkalsız olarak yapılmıştır.
Sekizgen, beşgen, yıldız ve geometrik dolgular ve bitkisel bezemeler ile kaplanmış minber, sedef ve fildişi çatmalarında görülebilecek derecede inanılmaz bir düzgünlük ve inceliktedir.
Çini mozaik mihrap ve kündekari tekniğinde yapılmış minber caminin önemli süsleme unsurlardır. Camiyi, ünik kılan özelliği ise büyük ölçüde özgün olan ahşap aksamı ve bu yüzeylerin üzerinde örneklerinin en başarılısı ve gösterişlisi olan kalem işleridir[2].
Caminin tavanı renkli kalem işi süslemelere sahiptir. Özellikle konsollardaki kök boyalı motifler dikkat çekicidir.
Eşrefoğlu Camii, Selçuklu Ulu Camilerinde görülen şu özelliklerin tamamını barındıran tek örnektir: Çoğul ahşap sütunlu, tavanı tamamen ahşap ve kalem işçliği ile süslenmiş, minber tamamen ahşap ve Kündekari tekniği ile yapılmış, mihrabı çinili.
Tavanın ortasında aydınlık feneri olarak da adlandırılan hem iç mekana ışık vermiş ve yüzyıllar boyu kış aylarında caminin damındaki kar, çatının ortasındaki boşluktan ortadaki havuza atılmış, ortamı nemlendirerek yakılan sobalardan ötürü ahşap sütunların çatlayıp kurumasını engellemiştir.
1965 yılında karlığın üstü camla kapatılmış ve işlevini yitirmiştir.
Anıtsal bir taç kapısı vardır. Selçuklu dönemi taş ve ahşap işçiliğinin muhteşem örneklerini yansıtan bir şâheserdir.
Eşrefoğlu Camii, UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Miras Aday Listesi'ne alınmıştır.
Bedesten
Eşrefoğlu Camii ile birlikte 1299da yapımı tamamlanmış, taş tuğladan yapılma muazzam kubbeleri mevcuttur. 16.yy’da Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılmıştır. Anadolu’da ayakta kalmış benzerini bulmak çok zordur.
İsmail
Ağa Medresesi ( Taş Medrese )
Seyfettin
Süleyman Halil Bey tarafından yaptırıldığı bilinen Medrese daha sonra büyük İsmail Ağa tarafından onarılmış 1912
yılına kadar da açık kalmıştır.
Zengin dekorlu taç kapısı en ihtişamlı ve sağlam kalabilen bölümüdür.
Cephede ve dış köşelerde gövdeleri bitkisel
bezemeli sütunçelere yer verilmiştir.
Cepheyi çevreleyen üç geniş bordür
üzerinde iri palmet ve Rumiler mevcuttur.
Kapı açıklığında yanlarda mihrabiyeler,
üstte zengin mukarnaslı kavsara yer alır.
Medrese’nin ortasında kareye yakın avlunun etrafı revaklarla çevrili olup, revaklarla bunları taşıyan ve temel kalıntıları belli olan sütunlar yıkılmıştır.
Ana eyvanın iki tarafında yer alan mekanlardan güneybatı köşedeki, medreseyi yaptıran İsmail Ağa’nın türbesi, batıdaki kışlık dersanedir.
Taç
kapıdaki kitabesinde şunlar yazılıdır: “Bu şerefli medrese, Büyük Emir adına
yapılmıştı. Keremler babası, din ve dünyanın şerefli, izzet sahibi Halil oğlu
Emir İsmail Ağa tarafından 771 yılında yenilendi. Allah sa’yini kabul etsin.”[3]
Eşrefoğlu
Hamamı
Külliye civarında bir ev
Beyşehir Taş Köprü
Beyşehir
Kalesi,
gölün güney doğu köşesinde eski Beyşehir Çayının şimdiki kanal
köprüsünün yakınındadır. Kalenin bir kapısı ile bilhassa göl etrafındaki bazı
duvar kalıntıları kalmıştır.